Hastalıklar

Osteoartrit

Osteoartrit nedir?

Osteoartrit (OA) halk arasında romatizma veya kireçlenme olarak bilinen ve dünyada en yaygın görülen eklem hastalığıdır. Uzun süreli kas iskelet sistemi ağrısının en önemli sebebidir. OA yaşlanmaya bağlı kıkırdak harabiyeti ve kaybı yanı sıra, başta kıkırdak ve kemik doku olmak üzere tüm eklem yapılarını etkileyen bir hastalıktır. Sonuç olarak OA’da eklemlerin normal yapısı bozulur, hareketlerde kısıtlanma ve ağrıya neden olur.

Osteoartrit ne sıklıkta görülür, daha çok hangi eklemleri etkiler?

Genellikle 50 yaş üzerinde belirti verir, ancak gençlerde de görülebilir. Toplumda 65 yaş üstü bireylerde diz ve kalça OA %40 oranında bildirilmektedir. Kadınlarda erkeklere oranla daha sıktır. Daha çok yük taşıyan eklemlerde oluşur. En sık diz ekleminde görülür, ikinci sıklıkta görüldüğü eklem kalçadır. OA bel ve boyun omurlarında, el ve ayak eklemlerinde de görülebilir.

Osteoartrit neden oluşur?

OA oluşumunda birçok faktör rol oynar. Yaş en önemli risk faktörüdür ve ileri yaşlarda sıklığı artar. Diğer yapısal risk faktörleri obezite (şişmanlık) ve heredite (ailesel)dir. Bunun dışında eklem yaralanmaları, çarpma ve düşmeler, kıkırdak yapısını etkileyen hastalıklar, eklem çevresi kasların kuvvetsiz olması ve eklemde yapısal bozukluklar bulunması OA oluşumuna zemin hazırlayabilir. Çevresel faktörler ve mesleki aktivitelerin rolü de unutulmamalıdır.

Osteoartrit belirtileri nelerdir?

En önemli belirtileri tutulan eklemde ağrı ve fonksiyon kaybıdır. Başlangıçta hareketle artan, istirahatle azalan ağrı vardır. Geç dönemde ağrı istirahatte ve gece devam eder. Ağrı eklem içi ve çevresi dokulardan kaynaklanır. Eklemde genişleme, şişlik ve şekil bozuklukları olabilir. Genellikle bir bölgede belirtiler daha belirgindir, ancak yaygın da olabilir.

Ellerde parmakların uç eklemlerinde ve 1. parmak tabanında ağrı sıktır. Diz ekleminde OA varsa hasta yürümekte, merdiven inip çıkmakta ve çömelmekte zorlanır. Genç hastalarda daha çok dizin ön bölgesinde, diz kapağı arkasında kireçlenme olabilir, bu yokuş aşağı yürüme ve merdiven inme sırasında ağrıya neden olur. Kalça ekleminde kireçlenme yavaş başlangıçlıdır, ilerlediğinde yürüme bozukluğuna, topallamaya neden olur. Ağrı daha çok kasıktadır ve dize doğru yayılabilir. Ayak eklemlerinde dar, sivri burunlu ve yüksek topuklu ayakkabılar kireçlenme ve ağrıya neden olabilir. Omurgada kireçlenme daha çok bel ve boyunda görülür. Kol ve bacağa yayılan ağrılara neden olabilir, birlikte fıtıklaşma varsa uyuşma ve kuvvetsizlik tabloya eşlik edebilir.

Osteoartrit tanısı nasıl konur?

Özel bir laboratuvar bulgusu yoktur. Kan analizleri genellikle normaldir, ancak diğer hastalıkların ekarte edilmesinde yararlı olur. Tanı muayene ve röntgen bulguları ile konur. Muayene bulguları hareket sırasında ağrı, kısıtlılık, çıtırtı şeklinde sesler gelmesi, eklemde genişleme, şişlik ve şekil bozukluğudur. Röntgende eklem aralığında daralma, kıkırdak altı kemik dokularda yoğunluk artışı ve kemik kistleri, eklem kenarlarında kemik çıkıntılar görülür. Menisküs veya bağ yaralanması eşlik ediyorsa manyetik rezonans görüntüleme tanıda yardımcıdır.

Osteoartritte tedavinin amacı nedir?

OA’da oluşan değişiklikleri geri döndüren ve hastalığı ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi henüz yoktur. Günümüzdeki tedavi yaklaşımları ile ağrıyı azaltmak, eklem hareketini korumak, kasları kuvvetlendirmek, ekleme binen yükü azaltmak, fonksiyonu arttırmak, özürlülüğü azaltmak, hastalığın ilerlemesini önlemek veya yavaşlatmak hedeflenmektedir. Tedavi seçimi hastanın etkilenen eklemi, ağrının şiddeti ve fonksiyonel kayıba göre değişebilir. OA tedavisinde genel öneriler, ilaç-dışı tedaviler, ilaç tedavileri ve cerrahi tedaviden söz edilebilir.

Osteoartriti olan bir kişi nelere dikkat etmelidir?

OA gelişiminde belirleyici olan yaş ve genetik gibi bazı faktörlerin değiştirilmesi mümkün değildir. Ancak diğer risk faktörleri azaltılabilir. Özellikle obez hastalarda kilo vermenin yük taşıyan eklemler üzerine binen yükü ve ağrıyı belirgin şekilde azalttığı gösterilmiştir. Yine eklem çevresi kaslarının kuvvetlendirilmesi ile OA ilerlemesi yavaşlatılabilir. Diğer bir önlem ise eklemin tekrarlayıcı travmalardan korunması ve aşırı zorlanmanın engellenmesidir.

Osteoartritte ilaç-dışı tedaviler nelerdir?

OA olan eklemlerin korunması ve desteklenmesi amacıyla yardımcı cihazlar kullanılabilir. Korse, dizlik gibi cihazların uzun süreli kullanımının eklem çevresi kaslarda zayıflığa ve eklemde hareket kısıtlılığına yol açabileceği unutulmamalı, beraberinde egzersizlerin de düzenli yapılması sağlanmalıdır. Kalça ve diz OA’ya bağlı ağrı ve yürüme güçlüğü olan hastalarda güvenli yürüme için baston, koltuk değneği, yürüteç gibi yardımcı cihazlar kullanılabilir. OA olan hastalarda fizik tedavi ajanları ile yapılan tedavilerle ağrı ve fonksiyonel kısıtlanma gibi belirtilerde azalma sağlanabilir. Eklem hareket açıklığı artar, eklem çevresi kaslar kuvvetlenir.

Osteoartritte egzersiz önerileri nelerdir?

Egzersizler OA’ya bağlı ağrı ve eklem tutukluğunun azalmasını, esneklik-dayanıklılık ve kas gücünün artmasını sağlayarak fonksiyonel durumu düzeltmektedir. OA’da sıklıkla önerilen egzersiz tipleri eklem hareket açıklığını arttırıcı ve koruyucu, adaleleri kuvvetlendirici ve aerobik kapasite ile dayanıklılığı arttırıcı olanlardır. Kuvvetlendirmek amacıyla tercih edilen izometrik egzersizler özellikle eklem hareketi olmaksızın ve ekleme yük bindirmeden kas gücünü arttıran egzersizlerdir. Aerobik ve dayanıklılık egzersizleri, kardiyovasküler zindelik, kilo kontrolü ve genel vücut fonksiyonlarında düzelmeye olumlu etkide bulunur. Yüzme ve su içi egzersizler bu hastalar için öncelikli olarak önerilen aktivitelerdir, ayrıca düşük tempolu yürüyüşlerden de yararlanılabilir.

Osteoartrit tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?

İlaç tedavisi ağrının şiddetine, muayene bulgularına ve yan etki risk faktörlerine göre seçilir. Özellikle mide yan etkileri önemlidir. Genellikle en basit ağrı kesici ilaçlar ile tedaviye başlanır ve gereksinim olduğunda farklı ilaç gruplarına geçilir. Hafif-orta derecede ağrısı olanlarda veya ağızdan ilaç alamayanlarda lokal krem-jel formları önerilir. Yakınmalar rahatlamıyorsa eklem içine direkt olarak ilaç enjekte edilebilir. Özellikle diz ağrısında alevlenme olan, sıvı birikimi ve şişlik olan durumlarda eklem içine steroid enjeksiyonu yapılabilir. Eklem içi hyaluronat preparatları ile eklemin kayganlığı arttırılabilir. Glukozamin ve kondroitin sülfat gibi doğal maddelerin kullanımı diğer bir tedavi seçeneğidir. Tedavi seçimine dikkatli bir inceleme sonunda karar verilmelidir.

Osteoartritin cerrahi tedavisi var mıdır?

Diğer tedavilere yanıt vermeyen, istirahat ve gece ağrısı kontrol edilemeyen, fonksiyonları ileri derecede bozulmuş hastalarda cerrahi tedaviler uygulanabilir. Osteotomi, artroskopik cerrahi gibi yöntemler dışında total artroplastiler (protez) de iyi seçilmiş olgularda günümüzde yaygın olarak uygulanmakta ve yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.

Fibromiyalji

Fibromiyalji sendromu nedir?

Fibromiyalji sendromu (FMS) vücutta 3 aydan uzun süre devam eden kronik ve yaygın ağrıya neden olan bir yumuşak doku romatizmasıdır. Fizik muayenede belirli hassas noktaların bulunması ile karakterize bir hastalıktır. Bu kriterler Amerikan Romatoloji Koleji (ACR) tarafından 1990 yılında belirlenmiştir. 2010 yılında yenilenen kriterlere göre ağrının yaygın olması, yorgunluk, dinlenmemiş uyanma ve bilişsel (kavrama ile ilgili) yakınmalarının şiddeti ve eşlik eden belirtilerin yoğunluğuna bağlı olarak tanı konmaktadır.

Fibromiyalji sendromu ne sıklıkta görülür?

Erişkin populasyonda sıklığı %5’dir. Kadınlar tüm hastaların %70-80’ini oluşturur. Ortalama başlangıç yaşı 25-35’dir, ancak 10 ile 55 arasında değişebilir. FMS semptomlarının ileri yaşlarda başlaması FMS’ye eşlik eden başka bir hastalık olabileceğini düşündürmelidir.

Fibromiyalji sendromu neden oluşur?

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmiyor. Depresyon, stres ve uyku bozukluklarının etkili olabileceği düşünülüyor. Birçok çevresel faktörün FMS’yi tetiklediği kabul ediliyor. Bunlar fiziksel travmalar, emosyonel baskılar, infeksiyonlar ve endokrin bozukluklar olarak sıralanabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalar belirtilere yol açan bozukluğun santral sinir sisteminden kaynaklandığını düşündürüyor. Genetik faktörlerin de rolü olduğu ve aile öyküsü olanlarda daha sık görüldüğü bildiriliyor. FMS hastalarında ağrı eşiği düşüktür, strese yanıt vermede bozukluk vardır. Depresyon ve anksiyete gibi duygu-durum bozuklukları eşlik edebilir. FMS’de uykunun derin, dinlendirici döneminde bozukluk olduğu ve bu bozukluğun da hastalık oluşumunda rolü olduğu düşünülüyor.

Fibromiyalji sendromunun belirtileri nelerdir?

Üç aydan uzun süren yaygın ağrı esas belirtidir. Hasta ağrısını tanımlamakta ve lokalize etmekte güçlük çekebilir. Daha çok boyun, sırt ve bel ağrısından yakınırlar. Eşlik eden belirtilerden en sık görülenler sabahları belirgin olan yorgunluk ve dinlendirici olmayan uykudur. Kişi uzun saatler uyusa bile sabah hiç uyumamış gibi yorgun kalkar. Bazen uykuya dalmada zorluk veya sık uyanma şeklinde uyku bozukluğu olabilir. Hastalar enerjilerinin olmadığını ve bunun günlük yaşamlarını etkilediğini ifade ederler. Ev işlerini yapmakta bile zorlanabilirler.

Fibromiyaljiye eşlik eden belirtiler nelerdir?

Ayrıca bazı hastalarda yumuşak dokularda şişlik hissi, uyuşmalar, gerilim tipi başağrısı, iritabl barsak sendromu, ağrılı adet kanamaları, sık idrara çıkma, çene ekleminde ağrı, huzursuz bacak sendromu, depresyon ve anksiyete tabloya eşlik edebilir. Denge problemleri, dokunmaya duyarlılık, yüksek ses, parlak ışık, koku ve soğuğa karşı duyarlılık görülebilir. Bu kadar çeşitli belirtilerin olması farklı hastalıklar ile karışmasına neden olur.

Belirtileri arttıran veya azaltan faktörler nelerdir?

Yakınmalar psikolojik stres, soğuk ve nemli havalarda artış gösterebilir. Uzun süre aynı pozisyonda çalışma belirtileri arttırabilir. Sıcak duş ve banyo, ılık ve kuru hava, tatil, dinlendirici uyku ise genellikle belirtileri hafifletir.

Fibromiyalji sendromu tanısı nasıl konur?

FMS tanısı öykü ve fizik muayene bulguları ile konur. Ağrının dağılımı, eşlik eden belirtiler ayrıntılı olarak değerlendirilmelidir. Eklem muayenesi ve adale kuvvetleri normal sınırlar içerisindedir. Tanımlanmış dokuz çift hassas noktadan 11’inin ağrılı bulunması FMS tanısı için gereklidir. Hassas nokta; üzerine basınç uygulandığında, hastanın ağrıdan yakındığı anatomik bölge olarak tanımlanmıştır. Hassas noktalar normale göre basınca karşı daha duyarlıdır. Bu hassas noktalar ense, boyun, omuz, sırt, göğüs duvarı, dirsek, kalça, bel ve diz bölgesindedir.

Fibromiyaljide laboratuvar testlerinin yeri var mıdır?

Laboratuvar testleri normaldir, ancak FMS’yi taklit eden hastalıkların ekarte edilmesi amacıyla uygulanır. Ayrıca altta yatan bir anemi, vitamin eksikliği veya tiroid fonksiyon bozukluğu olabileceği akılda tutulmalıdır.

Fibromiyalji sendromu nasıl tedavi edilir?

Hasta eğitimi tedavide birinci adımdır. Hastalığın gerçek olduğu, ağrının şiddetli olabileceği ancak yaşamı tehdit etmediği, şekil bozukluğu ve sakatlığa neden olmadığı anlatılmalıdır. Tedavinin uzun sürebileceği ve düzenli takip gerektirdiği açıklanmalıdır. Tetikleyici faktörler belirlenmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Tedavide ilaç tedavileri yanı sıra egzersiz ve fizik tedavi uygulamalarının önemli yeri vardır.

Tedavide ne tip egzersizler uygulanmalıdır?

Yüzme, uygun ayakkabı ile yürüme ve bisiklet FMS için en uygun aerobik egzersizlerdir. Aerobik egzersizler adalelerde kondüsyonu arttırır, dinlendirici uykuyu düzenler ve santral sinir sisteminde endojen endorfinleri arttırır. Egzersiz yoğunluğu başlangıçta hafif olmalı, tolere ettikçe arttırılmalıdır. Ayrıca yoga, pilates ve tai chi gibi egzersizlerin de etkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır.

Fibromiyalji sendromunda fizik tedavinin yararı olur mu?

Lokal sıcak ve fizik tedavi uygulamaları FMS’de diğer bir tedavi seçeneğidir. Derin ve yüzeyel ısı yanı sıra elektriksel akımlardan oluşan fizik tedavi yaklaşımları ağrının ve kas gerginliklerinin azaltılmasında etkili yöntemlerdir. Kas gerginliklerinin azaltılmasında masaj ve miyofasyal gevşeme ve basınç teknikleri olumlu etkiler sağlar. Aerobik egzersizler, postür egzersizleri, germe ve gevşeme egzersizleri tedaviye ilave edilmelidir.

Tedavide ne tür ilaçlar kullanılır?

Trisiklik antidepresan ilaçlar başlıca uyku bozukluğunun düzeltilmesi amacıyla kullanılırlar. Antidepresanlar hem uykunun düzenlenmesi, derinliğinin arttırılması, hem de santral ağrı kesici etkileri nedeniyle tercih edilir. Genellikle hastaya yatmadan önce verilir. Bu tip antidepresanlar ile oluşan yan etkiler başdönmesi, ağız kuruluğu ve konstipasyondur. Selektif serotonin gerialım inhibitörleri ile uyku bozukluğu ve depresyonda düzelme gözlenmektedir. Çift etkili antidepresan ajanlar ile de etkinlik bildirilmektedir. Son yıllarda nöropatik ağrısı tedavisinde kullanılan ilaçların da yararlı olduğu gösterilmiştir. Klasik ağrı kesici ve antiromatizmal ilaçların etkileri ise sınırlıdır. Tedaviye hekim muayenesinden sonra, hastanın özellikleri, eşlik eden sorunları, kullandığı diğer ilaçlar ve risk faktörleri değerlendirilerek karar verilmelidir.

Enjeksiyonların tedavide yeri var mı?

Hassas noktaların lokal enjeksiyonu seçilmiş olgularda etkili bulunmuştur. Farklı enjeksiyon teknikleri vardır. Özellikle dirençli olgularda kuru iğneleme yapılabileceği gibi, lokal anestetik veya kortikosteroid enjeksiyonları da uygulanabilir.

Fibromiyalji Tedavisinde Egzersizin Yeri

 

Fibromiyalji belirtilerinin kontrol edilmesinde ilaç tedavisi kadar önemli olan bir başka yöntemde egzersiz uygulamalarıdır. Fibromiyalji hastalarında birinci kural egzersizlere çok yavaş ve kısa süreli başlamaktır. Çünkü başlangıçta yoğun uygulanırsa ağrıya ve yorgunluğa neden olabilir. Bu hastanın egzersizi bırakmasına yol açar. Oysa bizim istediğimiz egzersizin kısa süreli bile olsa düzenli yapılmasıdır. Ancak bu şekilde yarar sağlanabilir. Kişinin toleransı arttıkça, adaleleri kuvvetlendikçe egzersiz yoğunluğu, süresi ve şiddeti arttırılabilir. Yavaş başlansa dahi egzersizden sonra adalelerde hafif ağrılar ve tutukluk olabilir, bu beklenen bir etkidir ancak şiddetli ve keskin bir ağrı oluyorsa adalelerin aşırı yüklendiğini veya zedelendiğini düşündürebilir. Hangi egzersizin ne kadar süre ile yapılacağına doktor kontrolünden sonra karar vermek sakatlıkları önlemek ve maksimum yarar sağlamak için gereklidir. Egzersiz kişiye özel planlanmalıdır. Başlangıç için genellikle önerdiğimiz germe ve gevşeme egzersizleri yanı sıra yürüme, yüzme veya bisiklet gibi düşük etkili hafif aerobik egzersizlerdir. Son yıllarda yapılan çalışmalar yoga, pilates ve tai chi egzersizlerinin yararlarından söz etmektedir. Hangi tip egzersiz seçilirse seçilsin başlamak kadar devamlılık da önemlidir.

Uzun süre ve düzenli egzersiz yapıldığında ağrıların azaldığı, hatta tamamen kaybolduğu görülür. Santral sinir sisteminde endorfinlerin salınmasını sağlayarak ağrı kesici etki gösterir. Egzersizin ağrı üzerine etkisi yanında uyku üzerine de düzenleyici etkisi vardır. Stres ve depresyonu azaltır. Ayrıca kişinin kuvvetlenmesini, esnekliğinin ve dayanıklılığının artmasını sağlar. Kondüsyonu arttırır, kan basıncı kontrolüne katkıda bulunur, yüksek kolesterol riskini azaltır. Kilo kontrolüne yardımcı olarak eklemler üzerindeki yükü azaltır.

Yürüme: Aktiviteleri uzun süredir kısıtlanmış kişilerde yürümeye ilk gün 5 dakika gibi kısa bir süre ile başlanır. Bu süre her gün 1-2 dakika kadar arttırılır. Süre yavaş yavaş 60 dakikaya kadar uzatılır. Bu hedefe ulaştıktan sonra hafta 3-4 kez 45 dakika-1 saat yürüyüş yapılır. Eğer bu süre kişiye fazla geliyor ise kısaltılır, ancak kesinlikle tümden bırakılmamalıdır. Dayanıklılık arttığında yeniden süre 1 saate kadar çıkarılır.

Bisiklet: Statik egzersiz bisikletleri kapalı alanda aerobik egzersiz yapma avantajı sağlar. Yine kısa süreler ile başlanır, süre yavaş yavaş 1 saate kadar uzatılabilir. Diz ağrısı olanlarda tercih edilmez, ancak sele yüksekliği ayarlanarak kısa süreli uygulanabilir.

Yüzme: Eklemlerin yük taşımaması nedeniyle ideal bir aerobik egzersizdir. Toplam yarım saat su içi hareket veya yüzme genellikle yeterlidir.

Yoga: Solunum ve gevşeme üzerine odaklanır. Adalelerde ve eklemlerde esnekliği arttırır, anksiyeteyi azaltır, kan akımını arttırır ve ağrıyı azaltır. Evde uygulanabilir ancak zor pozisyonlardan kaçınmak gerekir.

Tai Chi: Son derece yumuşak hareketleri ile kişinin gevşemesini, esnekliğinin artmasını, kuvvetlenmesini sağlar ve dengeyi arttırır. Hareketli meditasyon olarak da adlandırılır ve stresi azaltır.

Pilates: Son yıllarda popüler olan pilates germe ve kuvvetlendirme egzersizlerini kombine ederek tüm vücudu çalıştırır. Sert hareketler içermez. Özellikle omurga çevresi adaleler ve denge üzerinde durur. Ancak çok farklı komponentleri vardır, uzun süredir egzersiz yapmayanlarda başlangıç için uygun olmayabilir.

 

Fibromyalji Hastalarına Öneriler

 

  • Her gün gevşeme için zaman ayırın
  • Aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkın
  • Düzenli uyku ile fiziksel ve psikolojik olarak rahatlayın
  • Gündüz uyumaktan kaçının
  • Dengeli beslenin
  • Aşırı şekerli gıda almayın
  • Kafein alımını azaltın
  • Alkol ve sigara kullanmayın
  • Düzenli egzersiz yapın
  • Egzersiz sırasında derin nefes alın
  • Meditasyon ile stresten arının
  • Egzersize yavaş başlayın, tempoyu yavaş arttırın
  • Asansör yerine merdiven kullanın
  • Park yerinde uzağa park ederek yürüyün
  • Yüzme, yürüme, bisiklet gibi aerobik egzersizler yapın
  • Germe egzersizleri ve pilates yapın
  • Masaj ile kaslarınızı gevşetin
  • Ağrınızı kontrol etmeyi öğrenin
  • Çevrenizde varsa destek gruplarına katılın
  • İlaçlarınızı doktor kontrolünde kullanın
  • Stresli yaşam stilinizi değiştirin
  • Aktif kalın ve hiçbir zaman vazgeçmeyin
  • Hep ileriye bakın, hastalığın sebebi değil çözümleri üzerinde durun

 

Osteoporoz

Osteoporoz nedir?

Osteoporoz, düşük kemik kitlesi ve kemik mikroyapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığının ve kırık olasılığının artması olarak tanımlanır. Osteoporozun önemli bir sağlık sorunu olmasının nedeni eşlik eden kırıklardır. Kadınlarda menopozdan sonra hormonal değişiklikler ile birlikte kemik kaybı hızlanır. 65 yaştan sonra risk belirgin olarak artar. Erkeklerde kemik kaybı kadınlardan yaklaşık 10 yıl sonra başlar. Erkeklerde özellikle genç yaşlarda görülen travmatik kırıklar uzun kemiklerde sıktır. Osteoporotik kırıklar ise kalça, omurga ve önkolda sıktır.

Osteoporoz risk faktörleri nelerdir?

Osteoporoz ve dolayısı ile kırık riski yaşla birlikte artar. Yaş osteoporoz için tek risk faktörü değildir. Ailede özellikle annede kırık öyküsü olanlar genetik özellikler nedeniyle risk grubuna girer. Bunlar dışında erken menopoz, zayıf, ince yapılı, açık renk tenli olmak, sigara, alkol kullanımı, aşırı kafein alımı, diyetle düşük kalsiyum almak, D vitamini eksikliği, uzun süre kortizon kullanmak, tiroid hastalığı olması ve düşme eğilimi bulunması diğer risk faktörleri arasında sayılabilir. Genetik faktörlerin kemik mineral yoğunluğuna %50-80 oranında etkili olduğu düşünülüyor.

Osteoporoz belirti verir mi?

Osteoporozda klinik belirtilerin veya komplikasyonların gelişiminden önce uzun süren sessiz bir dönem izlenir. Tesadüfen veya taramalar sırasında kemik dansitometrisi yapılırsa saptanabilir. Klinik yakınma ve bulgular sırt ağrısı, boy kısalması, omurgada şekil bozuklukları ve kırıklardır. Ağrı sıklıkla hareketle ve ağırlık kaldırmakla belirginleşir. Kemikler basınca karşı duyarlıdır. Ağrı genellikle postür bozukluğu, bağlarda gerilme veya kronik vertebra kırıkları nedeniyle ortaya çıkar. Kırıklar en sık olarak sırt ve bel bölgesinin birleşiminde görülür. Çökme kırıkları boy kısalmasına neden olur. Önkol kırıkları genellikle öne doğru düşme sırasında korunma mekanizması ile kolların öne uzatılması ile oluşur. 40-65 yaş arasında daha sıktır, 65 yaşından sonra ise kalça kırıkları sıklığı artar.

Düşmelerden korunmak için nelere dikkat etmeliyiz?

Düşme olasılığını arttıran kişiye özel faktörler arasında genel düşkünlük, kas kuvvetinde azalma, anormal yürüyüş paterni, görme bozukluğu, azalmış reaksiyon zamanı, çok sayıda ilaç kullanımı, alkol alımı sayılabilir. Çevresel faktörler ise kaygan ve ıslak zemin, kötü hava koşulları, yetersiz aydınlatma, alışılmamış merdiven, yer döşemeleri, yerde takılacak kordon, halı vs bulunması gibi nedenlerdir.

Osteoporoz tanısı nasıl konur?

Menopoz sonrası tüm kadınların ve yaşlı erkeklerin OP risk faktörleri açısından değerlendirilmesi öneriliyor. Yaş 65’den fazla ise, omurgada çökme kırığı varsa, 40 yaştan sonra kırık olmuşsa, ailede osteoporotik kırık öyküsü özellikle annede kalça kırığı varsa, 3 aydan uzun süreli kortizon tedavisi almışsa, düşme eğilimi fazla ise, radyolojik olarak kemik kaybı görülüyor ise, 45 yaşından önce menopoza girmişse, barsaklarda emilim bozukluğu varsa, hormonal sorunlar varsa hasta incelenmelidir. Kan tetkikleri genellikle normal sınırlar içerisindedir. Direkt röntgen osteoporoz tanısı için yeterli değildir, ancak omurgalarda çökme kırığı varlığını belirmek için en iyi yöntemdir. Birden fazla risk faktörü olanlarda kemik mineral yoğunluğu ölçülmelidir. Bu son derece basit ve hızlı bir yöntemdir ve kırık riski konusunda önemli bilgiler verir. Dual enerji x-ray absorbsiometri (DXA), en sık kullanılan tekniktir, kısa sürede uygulanır (2-5 dk). Lomber bölge, femur, önkol veya tüm vücut ölçülebilir. Radyasyon dozu düşüktür.

Osteoporoz nasıl önlenir?

Tedavide birinci basamak korunma olmalıdır. Yeterli ve dengeli beslenme, yeterli kalsiyum ve D vitamini, düzenli egzersiz ve düşmelerin önlenmesi koruma programının bileşenleridir. Süt ürünleri ve yeşil sebzeler kalsiyumdan zengin besinlerdir. Kalsiyum çocukluk ve adolesan dönemde iskeletin normal gelişimi, doruk kemik kütlesinin yüksek düzeye ulaşması, erişkin yaşta kemik kütlesinin korunması için gereklidir. Diyetle yeterince kalsiyum alınamadığında kalsiyum desteği verilmelidir. D vitamini ile birlikte verilmesi etkinliği arttırır. D vitaminin deri yolu ile sentezlenmesi için güneş ışığına gereksinim vardır. Günde 10-15 dakika günışığında dolaşmak dahi bunun için yeterlidir. D vitamini desteği egzersiz ile birlikte uygulandığında adale kuvvetleri, yürüme hızı ve dengeyi arttırır, düşme riskini azaltır. Eser elementlerden magnezyum, çinko ve bakır, ayrıca askorbik asitin kemik yapılanmasında önemli rolleri vardır ve osteoporotik hastalarda bu maddelerin eksikliğinin saptanmıştır. Çok yönlü, bilinçli ve yeterli beslenmenin önemi unutulmamalıdır.

Osteoporozdan korunmada ve tedavisinde egzersizin yeri var mıdır?

OP tedavisinde önerilen egzersizler yük bindiren aerobik egzersizlerdir. Haftada 3 gün 45 dakika yürüme genellikle yeterlidir. Koşu veya tenis yine önerilen sporlar arasındadır. Germe, denge ve kuvvetlendirme egzersizleri önerilir. Germe egzersizleri eklemlerin fleksibilitesini sağlayarak hastayı düşme ve yaralanmadan korur. Denge egzersizleri yaşlılarda düşmeyi önler. Kuvvetlendirme egzersizleri elde taşınabilen ağırlıklar, ayakta manşonlar ile yapılır. Gevşeme, solunum ve postür eğitimi planlanmalıdır. Yüzmenin kemikler üzerine belirgin etkisi yoktur. Osteoporozu olanlarda egzersiz programı gözetim altında uygulanmalıdır ve özellikle öne eğilerek yapılan egzersizlerden kaçınmalıdır.

Osteoporoz nasıl tedavi edilir?

OP varlığında kırıkları önlemek ana amaçtır. Kırık varlığında ise tedavi hedefleri hastanın ağrı ve sıkıntısını azaltarak fonksiyonlarını düzeltmek, yaşam kalitesini arttırmak olmalıdır. Osteoporozun gelişmesinde kemik yapım-yıkım arasındaki dengenin bozulması nedendir. Yıkım yapımın önüne geçmiştir. Tedavide kullanılan ilaçlar da ya yıkımı azaltmaya ya da yapımı arttırmaya yönelik ilaçlardır. Osteoporozun tanı ve tedavisinde sıklıkla kemik mineral yoğunluğu temel alınsa da bir hastada tedaviye karar verirken hastanın yaşı, risk faktörlerinin varlığı, tedavinin risk/yarar profili gibi faktörler de göz önünde tutulması gerekir. Kemik mineral yoğunluğu normal olan kadınlarda tedavi gerekli değildir. Kemik mineral yoğunluğu düşük kadınlarda kemik kaybı nedenleri değerlendirilmeli ve önleme programı planlanmalıdır. Kırık öyküsü olan kadınlarda skorlar ne olursa olsun tedaviye gerek vardır. Kemik mineral yoğunluğu osteoporoz sınırının altında ise tedaviye yaş ve diğer risk faktörlerine göre karar verilir.

Etiket Bulutu
Omurga Hastalıkları Fibromiyalji Osteoporoz Osteoartrit Eklem Ağrıları Egzersiz Kinezyolojik Bantlama Kuru İğneleme ESWT Fizik Tedavi Rehabilitasyon Boyun Ağrısı Bel Ağrısı Duruş Bozuklukları Skolyoz Kifoz Bel Fıtığı Boyun Fıtığı
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Makaleler
© 2015 Prof. Dr. Reyhan Çeliker. Tüm Hakları Saklıdır. Bu sitede yer alan içerik bilgi amaçlıdır. Doğrudan doktor tavsiyesi olarak algılanmamalıdır.